Yaşamaktan zevk almanın neredeyse ön koşuludur sağlıklı olmak. İstediklerimizi başarabilmek, toplum içinde değer üreten konumumuzu koruyabilmek için önce sağlıklı olmamız gerekir. Çok az sayıdaki şanslı kişi dışında hepimiz mutlaka hastalıklarla baş etmek zorunda kalmışızdır.


Bir de sağlığını hepten yitirmiş, ölümle burun buruna yaşamaya başlamış kişiler var. Kimi zaman bu bir arkadaşımız ya da ailemizden biri olabilir.

‘Yaşam Vermek’


Elbette ölümün de yaşamın bir parçası olduğunun, kendimizin ve sevdiklerimizin ölümüne hazırlıklı olmak gerektiğinin felsefesi yapılabilir. Yapılmalı da. Ölümden, hastalıktan, sevdiklerimizi yitirmekten konuşabilmeliyiz.


Ama konuşmamızı istediğim başka bir konu daha var. Ölümden de az konuştuğumuz, nedense konuşmaktan korktuğumuz bir konu bu. Başkalarına yaşam vermek!


Melbourne’da Yaşam Vermek adlı bir fotoğraf sergisi açıldı. Fotoğrafçı Andrew Chapman’ın, karaciğer hastası bir gencin ailesi ile birlikte organ bağışı bekleyişi, organın bulunuşu, gencin ameliyata hazırlanışı, ameliyatın gerçekleşme süreci ve sonrasınında çektiği fotoğraflardan oluşmuş bir seçki bu. Fotoğraflar büyük boy ve siyah beyaz olarak basılmış.


Andrew Chapman, profesyonel bir belgesel fotoğrafçısı. Daha önce de hastanelerde çalışmış ama en önemlisi, kendisinin de zamanında bir karaciğer hastası olarak organ beklemiş, yapılan bir bağışla yaşamının kurtulmuş olması. Serginin girişinde karaciğer hastası iken ve organ nakli sonrası çekilmiş birer fotoğrafı var. Aslında bu iki fotoğraf bir çırpıda organ naklinin önemini insanın ruhuna işliyor. Neredeyse bir zombiye dönüşmüş, gözleri büyümüş, kederli bir bedenken nasıl da ışıldayan, dirim, umut dolu bir insana dönüştüğünü görüyoruz. Elbette, bu sergiyi hazırlamak Andrew Chapman için bu yüzden de çok anlamlı olmuş.


Sergi Southern Cross istasyonuna çok yakın bir galeride. Düzenledikleri bir etkinliğe bugün, Austin Hastanesi Karaciğer Nakli Bölüm başkanı Professor Bob Jones da katıldı. Zaten, hem Andrew Chapman’ın hayatını kurtaran hem de fotoğrafları çekilen ameliyatın başındaki kişi. Küçük salon doluydu. Bebeğini emziren bir anne, 9-10 yaşlarındaki çocuklarıyla gelmiş aileler, Kızıl Haç ve Kan Hizmetleri görevlileri, sergi çalışanları, fotoğrafçılar, büyük olasılıkla profesörün bazı hastaları, ve sevgili dostum June ile ben.


Profesör Bob Jones, yaptıkları işin yaşam kurtaran yanına ilişkin örnekler verdi. Gebeliğinin 32. haftasında aniden karaciğerinin durması sonucu acile kaldırılan bir anneyi nasıl kurtardıklarını anlatırken bazılarımızın gözleri yaşardı. 84 yaşında yaşamını yitirmiş bir hastanın kızının yaptığı bağışla, genç anneyi hayata döndermeyi başarmış olduklarını duyunca içimiz aydınlandı. Aslında bu kadar yaşlı karaciğerleri kullanmanın riskli olduğunu, ama genç annenin durumunda başka hiç bir şansları olmadığını, büyük bir sürprizle karaciğerin genç bir insanın karaciğeri gibi sağlam çıktığını şen bir içtenlikle paylaştı profesör. Anlattığı başka bir kurtarma serüvenini ise soluksuz dinledik. Denizaşırı bir yerden karaciğeri getiren küçük uçağın kötü hava koşulları nedeni ile düşmesi, yakındaki bir donanmadan yardım istemeleri, donanmanın dalgıçlarının hem uçaktakileri hem de karaciğeri kurtarması, bu arada havanın soğukluğunun organın ömrünü uzattığından hastayı yaşatabildikleri… Yeni Zelanda’ya, ölmüş bir hastanın karaciğerini hemen alıp ameliyata yetiştirebilmek için pasaportsuz giriş çıkış yapması… Yine bir nakile hazırlandıklarında, bekledikleri karaciğerin yanlışlıkla Sydney’ye gönderilmesi… Karaciğerin şehirler, ülkeler arası nakli sırasında polis ekiplerinin gösterdikleri çaba… Yaşam verebilmek için canla başla, sevgiyle, biliçle çalışan ne çok insan varmış. Özellikle, çocuklarını yitiren ailelerin çocuklarının organlarını bağışlama konusunda, yetişkinlerin ailelerinden daha cömert olduklarını söyledi profesör. Organ bağışının cömert bir davranış olmakla birlikte aynı zamanda sevdiklerimizin işine yarayacak bir davranış olduğunu da belirtti. Gerçekten de yarın ne olacağını bilemeyiz. Bağışladığımız bir organ, organ bağışı konusunda gösterdiğimiz çaba bir gün sevdiklerimizin kurtulmasını sağlayabilir.


Son derece zor bir konuda, keyfine doyulmaz bir söyleşi ile bizleri etkiledi sevgili profesör. Sıcak kanlı, neşeli, güven ve iyilik aşılayan bir doğası var profesörün. Mesleğiyle bütünleşmiş, işinde yetkin, deneyimlerini paylaşma konusunda cömert, üstelik de işi yaşam kurtarmak olan bir insanla karşılaşmış olmak insanı umut ve sevgiyle doldurmaya yetiyor.


Sağlıklı, uzun ve güzel yaşayalım. Evet. Ölmekten korkmayalım, ölüme hazır olalım. Evet. Ama yaşam kurtarabileceğimizi unutmayalım. Yaşarken kan bağışı yapabiliriz. Öldükten sonra ise organlarımızın başkalarına yaşam vermesini sağlayabiliriz.

ayorum.com